Kamu Sermayeli Mevduat Bankalarının Enflasyonist Ortamdaki Performanslarının Analizi

T. C. Merkez Bankası’nın uygulamakta olduğu para politikası faiz oranında 2021 yılında indirime gitmesi ve bu oranı uzunca bir süre düşük tutması sebebi ile Türkiye ekonomisi yüksek enflasyon dönemine girmiş, 2020 yılında %14,60 olan TÜFE 2024 yılı haziran ayında %71,60’a kadar yükselmiştir. Böyle bir ortamda  bankacılık sektörünün karlılığının ve özkaynaklarının enflasyon karşısında korumasının önemi daha da artmıştır.

Türk bankacılık sektöründe mevduat bankaları sahiplik yapıları açısından özel, kamu ve yabancı sermayeli olmak üzere üç ana gruba ayrılmaktadır. Yazımızda kamu mevduat bankaları özkaynak karlılığı ve aktif verimliliği açısından 2020 yılı sonu ile 2024 yılı haziran ayı arasında geçen yüksek enflasyon döneminde özel ve yabancı sermayeli mevduat bankaları ile karşılaştırılarak, değerlendirilecektir. 

Değerlendirmede kullanılan rasyolar Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun, enflasyon rakamları T.C. Merkez Bankası’nın, sektör payları Türkiye Bankalar Birliği’nin internet sitelerinden alınmıştır. 

1.     Özkaynak Karlılığı

Yüksek enflasyonun ticari işletmeler üzerinde yarattığı en önemli etkilerden biri, yeterli karlılığa ulaşılamaması halinde özkaynakların reel anlamda büyümemesidir. Sermayeleri büyük ölçüde parasal kıymetlerden oluşan bankaların özkaynaklarının reel olarak büyümemesi, mevduat toplama ve kredi kullandırma kapasiteleri esasen özkaynaklarına bağlı bulunduğundan  iş hacimlerinin de reel olarak büyümesini engelleyecektir. 

Enflasyonun yüksek seyrettiği 2021 yılından 2024 yılı haziran ayına kadarki her dönemde kamu mevduat bankalarının özkaynak karlılıklarının (Dönem Net Karı/Ortalama Özkaynaklar) TÜİK tarafından yayımlanan TÜFE oranlarının bariz bir şekilde altında kaldığı gözlenmektedir.

Aşağıdaki grafikten görülebileceği üzere 2022 yılında özel sermayeli bankaların istisnası hariç tüm banka grupları enflasyon oranının altında özkaynak karlılığı yaratmışlardır. Ancak kamu sermayeli bankaların özkaynak karlılığı-enflasyon farkı 2022 ve 2023 yıllarında zirveye ulaşmış ve diğer iki banka grubundan ayrışmıştır. 2020-2024 döneminde genel olarak sektörün karlılığı enflasyonun altında kalmış, ancak kamu sermayeli bankaların performansı çok daha düşük seviyelerde gerçekleşmiştir.

 

2.     Aktif Verimliliği

Bankaların sahip bulundukları varlıkları ne kadar verimli kullandıklarının ölçütü olarak üç rasyodan yararlanmak mümkündür: Aktif Karlılığı=Dönem Net Karı/Ortalama Toplam Aktifler; Net Faiz Geliri/ Ortalama Toplam Aktifler; Ücret, Komisyon ve Bankacılık Hizmetleri Gelirleri/ Ortalama Toplam Aktifler.

Bu üç oran sırasıyla bankaların sahip oldukları her bir birimlik varlık başına ürettikleri net dönem karını, net faiz gelirini; ücret, komisyon ve bankacılık hizmetleri gelirlerini göstermektedir. Oranlar kullanılarak birim varlık başına banka gruplarının kar ve gelir yaratma yetenekleri ortak bir bazda karşılaştırılabilmektedir.

Üç oran 2020-2024 Haziran döneminde özel ve yabancı sermayeli bankalarda birbirine yakın düzeylerde gerçekleşirken, kamu sermayeli bankaların bu iki banka grubundan aktif karlılığında % 3’ü aşan (2022 yılı), diğer iki oranda da % 1’i aşan düzeylerde olumsuz yönde ayrıştığı gözlenmektedir. 


 


3.     Mevduatın Krediye Dönüşümü

Kamu bankaları topladıkları mevduatı krediye dönüştürmede de 2022 yılından itibaren diğer iki grubun gerisinde kalmaya başlamıştır. 2020 yılında topladıkları mevduatın % 3.46 fazlası kadar kredi kullandıran kamu bankalarının 2024 yılı haziran sonu itibariyle mevduatlarının ancak % 75.17’sini krediye dönüştürdüğü, özel ve kamu sermayeli bankalarda ise gerçekleşmenin sırasıyla % 84.56 ve % 87.80 olduğu görülmektedir. 



 

Mevduatın krediye dönüşümü ile ilgili dikkat çekilmesi gereken bir diğer husus kamu bankalarının sektörün (katılım bankaları ayrık) aktifinden, kredilerinden ve mevduatından aldıkları payların yıllar itibariyle gelişimidir.


2020-2024 Haziran döneminde kamu bankalarının toplam aktifler ve kredilerdeki sektör payları (katılım  bankaları ayrık) % 41 seviyesinde yatay seyrederken, toplam mevduattaki payları % 45,38’den % 47,57’ye çıkmış, % 2.19 oranında artmıştır. Artan mevduat payının krediye dönüştürülmemesi grubun kredi/mevduat rasyosunu da aşağıya çekmiştir.

4.     Takipteki Alacaklar

Bir bankanın varlıklarının ne derecede etkin yönetildiğinin bir diğer göstergesi brüt takipteki alacakların toplam nakdi kredilere bölünmesi ile bulunan Takipteki Alacaklar Rasyosudur.  Kamu sermayeli bankaların aktif yönetiminde diğer banka gruplarına nazaran en başarılı oldukları alan takipteki alacaklardır. 2020 yılı sonunda % 2.98 olan rasyo 2024 yılı haziran ayında % 1.26’ya inmiş, % 1.88 olan özel, % 2.03 olan yabancı sermayeli banka gruplarının bir hayli gerisinde kalarak olumlu bir eğilim sergilemiştir. 

5.     Sermaye Yeterliliği ve Finansal Kaldıraç Kullanımı

Kamu sermayeli mevduat bankalarının sektördeki diğer iki banka grubundan belirgin şekilde ayrıştıkları bir diğer alan sermaye yeterliliğidir. Yasal özkaynakların risk ağırlıklı kalemlere oranlanması ile hesaplanan sermaye yeterliliğinde kamu bankaları inceleme dönemine giren yılların tamamında özel ve yabancı sermayeli bankaların gerisinde kalmıştır. 2022 yılında kamu-özel farkı % 7.29’a kadar çıkmış, izleyen dönemde özel ve yabancı sermayeli bankaların sermaye yeterliklerindeki düşüşle birlikte 2024 yılında fark % 2.64’e kadar inmiştir. 


Kamu sermayeli mevduat bankaları finansal kaldıracı da özel ve yabancı sermayeli mevduat bankalarından daha fazla kullanmaktadır. 2021 yılında % 1591 ve yaklaşık 16 kat ile zirveye ulaşan kamu bankalarının yabancı kaynaklar/toplam özkaynaklar rasyosu 2024 yılı haziran ayında % 1357 olarak gerçekleşmiş, % 943 ve % 824 olan özel ve yabancı sermayeli mevduat bankalarının belirgin şekilde üzerine çıkmıştır. 

Ticari işletmelerin finansal kaldıracı kullanmalarının en önemli sebebi özkaynak karlılığını yükseltmektir. Kamu sermayeli bankaların göreli olarak düşük sermaye yeterliliği ve çok yüksek finansal kaldıraçla çalışmalarına rağmen, karlılıklarının kendilerinden daha düşük kaldıraçla çalışan grupların belirgin biçimde altında kalması, bu stratejinin uygulanmasında da birtakım aksaklıkların olduğunu ortaya koymaktadır. 

 

Çalışmamızda dikkat çekebilecek bir husus kamu bankalarının rasyolarının sektörün rasyoları ile karşılaştırılmamış olmasıdır. İkinci bölümde belirtildiği üzere, 2023 yılı sonu itibariyle kamu sermayeli bankaların bankacılık sektörünün (katılım bankaları ayrık) aktifinden, kredilerinden ve mevduatından aldıkları paylar sırasıyla %40.9, %41.7, ve %47,6 olmuştur. Kamu sermayeli bankalar üç ana finansal kalemde bankacılık sektöründe belirleyici düzeyde paya sahiptir. Bu nedenle kamu bankalarının mali yapılarındaki herhangi bir değişiklik etkisini bankacılık sektörünün mali yapısında doğrudan hissettirmektedir. Bu grubun karlılık ve verimliliğindeki olumsuz durum, takipteki alacaklar ayrık, sektör rasyolarını olumsuz yönde etkileyip sektörü aşağıya çektiğinden, kamu bankalarının sektörden ziyade diğer iki banka grubu ile karşılaştırılması daha anlamlı olmaktadır.

6.     Sonuç

Değerlendirilen veriler kamu bankalarının karlılık ve verimlilikte özel ve yabancı sermayeli bankalar grubunun gerisinde kaldığını, sektörden aldıkları payın büyük olması sebebi ile bu durumun bankacılık sektörünün genel anlamda karlılık ve verimliliği ile performansını da olumsuz yönde etkilediğini göstermektedir. 

Yüksek enflasyon ortamında kamu bankalarının otofinansman yoluyla özkaynaklarını yeterince besleyememeleri sermaye artırımı ihtiyacını da beraberinde getirmektedir. Sermayedarın, yeterince kar edip, özkaynağını reel olarak büyütemeyen bir işletmeye düzenli olarak dışarıdan sermaye sağlamasının sürdürülebilir olmadığı açıktır. İşletme kamu kuruluşu olduğunda, sermaye artışı vergi mükelleflerinin ödediği vergilerden karşılanacağından konunun önemi daha da artmaktadır.

Kamu mevduat bankalarının aynı iktisadi ve mali ortamda faaliyet gösterdikleri özel ve yabancı sermayeli bankalardan karlılık ve verimlilik açısından bu denli ayrışmaları ve sektörün performansını da kendileri ile beraber aşağıya çekmeleri; iş modellerinin, bankacılık, işletme, kurumsal yönetişim ve istihdam politikalarının gözden geçirilmesi gereğini ortaya koymaktadır. 

Sektör paylarının (katılım bankaları ayrık) aktif ve kredilerde % 41, mevduatta % 47 gibi çok yüksek düzeylere çıkmasının (2010 yılı sonunda söz konusu paylar sırasıyla % 31, %28.8 ve % 37.1’dir) ve genel olarak kamu bankalarının birbirlerine benzer politikalar uygulamalarının yaratabileceği rekabet, sistemik risk, etkinlik ve verimlilik sorunlarının da ayrıca değerlendirilmesinde yarar bulunmaktadır.

 




Yorumlar

  1. Sinan Hocam, bu özellikler özelleştirmecilerin savunduğu gerekçelerle tam olarak örtüşüyor.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

İhracat ve Döviz Kazandırıcı Hizmetler Reeskont Kredisi Uygulamasında Yeni Dönem

Zombi İşletmeler; Nedenleri, Sonuçları ve Politika Önerileri