Enflasyon Muhasebesi ve Türk Bankacılık Sektörü
Ülkemizde enflasyon oranlarının son yıllarda çok yüksek seyretmesi enflasyon muhasebesi tartışmalarını tekrar başlatmıştır. Enflasyon, tarihi maliyet esasına göre hazırlanan finansal tabloların firmaların gerçek mali durumunu yansıtmasını engellemektedir.
Enflasyonun şirket finansal tablolarındaki olumsuz etkisinin ortadan kaldırılması, tabloların gerçek durumu yansıtması amacıyla, enflasyonun yüksek olduğu ülkelerde enflasyon muhasebesi uygulanmaktır. Bu çerçevede finansal tablolardaki kalemler “parasal olan ve “parasal olmayan” olarak ikiye ayrılmakta, parasal olmayan kalemler genel fiyat endeksi ile düzeltilip, cari satın alma gücüne taşınmaktadır. Parasal kalemler raporlama tarihindeki cari cari satın alma gücüyle tablolarda yer aldıklarından düzeltilmemektedir.
Faaliyetlerinin doğal sonucu olarak finansal tablolarındaki varlık ve borçlarının önemli kısmı parasal nitelikte olan ve enflasyon düzeltmesine tabi olmayan bankaların bilançolarında parasal olmayan en önemli kalem özkaynaklardır. Bunu maddi ve maddi olmayan duran varlıklar ile iştirakler izlemektedir. Bu kalemlerin toplamının banka bilançosundan aldığı pay, bir reel sektör firmasının parasal olmayan kalemlerinin bilançodan aldığı paydan kayda değer şekilde düşüktür.
Enflasyon muhasebesinin uygulanması halinde ağırlıklı parasal olmayan varlıklara sahip bankaların düzeltme sonrası karlarında azalma beklenecektir. Parasal olmayan varlıkları özkaynaklarına göre az olan bankalarda bu etki nispeten yüksek, parasal olmayan varlıklarının özkaynaklarına oranı yüksek olan bankalarda ise etki göreli olarak düşük olacaktır.
Enflasyon muhasebesi uygulaması sonucu beyan edecekleri karlarında dolayısı ile ödeyecekleri vergilerde azalma yaşanacağı endişesi ile bankaların kapsam dışında bırakılmasının ciddi olumsuz sonuçları olabilecektir.
Bankalar yüksek özkaynaklarla çalışan kuruluşlardır. Bankaların özkaynaklarını artırmalarının en temel yolu net faaliyet karlarıdır. Bankaların yeterli özkaynağa sahip olmaları ve bunu koruyup artırabilmeleri sadece finansal istikrar açısından değil, parasal aktarım mekanizmasının sağlıklı çalışması açısından da önem taşımaktadır. Bankaların kredi yaratma kapasiteleri özkaynaklarına bağlıdır. Reel pozitif karlılıkla özkaynaklarını enflasyon karşısında koruyamayan bankaların kredi yaratma kapasitelerinin zayıflayacağı aşikârdır. Ekonominin aşırı ısındığı, daraltıcı para politikasının uygulandığı dönemlerde bu husus sorun teşkil etmeyebilir. Ancak genişleyici para politikalarına ihtiyaç duyulan dönem geldiğinde, özkaynakları enflasyon sebebi ile zayıflamış bir bankacılık sektörünün parasal aktarım mekanizmasının bir aracı olarak kendisinden beklenen görevleri yerine getirme gücü de zayıflayabilecektir.
Aşağıdaki tablodan 2018-2023 yılları arasındaki dönem incelendiğinde, Türk Bankacılık sektörünün genelde gerçekleşen enflasyon oranının altında özkaynak karlılığına (dönem net karı/ortalama özkaynaklar) ulaştığı görülmektedir. Kamu bankalarının söz konusu dönemde giderek daha fazla bozulan karlılıklarının sektörün bütününü aşağıya çektiği gerçeği bir kenara bırakılsa bile, yerli özel ve yabancı mevduat bankalarının da karlılıklarının özkaynaklarını reel anlamda beslemekte yetersiz kaldığı görülmektedir.
Karlılıkları enflasyon oranının altında kalan bankaların bir de muhtelif endişelerle enflasyon muhasebesi uygulamasının dışında bırakılması, enflasyon sebebi ile şişmiş, reel olmayan karlar üzerinden vergilendirilmelerine devam edilmesine sebep olacak, bu da sektörün ileri dönemlerdeki faaliyet hacmi ve kredi yaratma kapasitesini olumsuz yönde etkileyebilecektir.
(Kaynak: TÜİK, BDDK)
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil